Page Nav

HIDE

Twitter

GRID_STYLE

Son yazılar:

latest

Saadetin yolu, İslâmiyete uymaktır

Sual: Din adamı olduğunu söyleyen bir kimse, farzlarda gevşek davrandığı, haramlardan sakınmadığı hâlde, kendisinde olağanüstü hâller olduğu...

Sual: Din adamı olduğunu söyleyen bir kimse, farzlarda gevşek davrandığı, haramlardan sakınmadığı hâlde, kendisinde olağanüstü hâller olduğunu söylese, bu kimseye ve söylediklerine itibar edilir mi?
Cevap: 
Bu konuda Muhammed Ma'sûm hazretleri bir talebesine yazdığı mektubunda buyuruyor ki:
Resûlullah efendimize uymakta gevşek olanları, Onun ışıklı yolundan ayrılanları din adamı sanmayınız! Onların yaldızlı sözlerine ve ateşli yazılarına aldanmayınız! Yahudiler, Hristiyanlar, Brehmenler ve mezhepsizler, tatlı ve yanık sözlerle, hileli mantıklarla, kendilerinin doğru yolda olduklarını, insanları iyiliğe, saadete çağırdıklarını bildiriyorlar. Ebû Amr bin Necîd hazretleri buyurdu ki:

"Kendisi ile amel olunmayan ilmin, sahibine zararı, faydasından daha çoktur."
Bütün saadetlerin yolu İslâmiyete uymaktır. Kurtuluş yolu, Resûlullahın izinde olmaktır. Hak ile batılı ayıran alamet, Resûlullah aleyhisselama uymaktır. Onun dinine uymayan her söz, her yazı ve her iş kıymetsizdir. Harika, açlıkla ve riyazet çekmekle hasıl olur, yalnız Müslümanlara mahsus değildir. Abdullah ibni Mübârek hazretleri buyurdu ki:

"Müstehabları yapmakta gevşek davranan, sünnetleri yapamaz. Sünnetleri yapmakta gevşeklik de, farzların yapılmasını zorlaştırır. Farzlarda gevşek davranan da, Allahü teâlânın rızasına kavuşamaz." Bunun içindir ki, hadis-i şerifte;

(Günah işlemek, insanı küfre sürükler) buyuruldu. Evliyanın büyüklerinden Ebû Sa'îd Ebülhayr Hazretlerine;
-Filanca kimse su üstünde yürüyor, buna ne dersiniz?
-Bunun kıymeti yoktur. Ördek ve kurbağa da suda yüzer dedi.
-Filan adam havada uçuyor, dediler.
-Sinek ve çaylak da uçuyor, sinek kadar kıymeti var, dedi.
-Filan kimse, bir anda şehirden şehre gidiyor, dediler.
-Şeytan da, bir solukta şarktan garba gidiyor. Böyle şeylerin dinimizde kıymeti yoktur. Mert olan, herkesin arasında bulunur. Alışveriş yapar, evlenir. Fakat, bir an Rabbini unutmaz, buyurdu.

Şeyh ibni Ebî Bekir Muhammed bin Muhammed Endülüsî hazretleri, Me'âric-ül-hidâye kitabında diyor ki:

"Kamil, olgun insanın her işi, düşünceleri, sözleri, ahlakı, Resûlullah efendimize tam uygun olur. Çünkü, bütün saadetlere, Ona uymakla kavuşulur. Ona uymak, İslâmiyete yapışmak demektir."

***
Sual: Çeşitli şekillerde kendini gafletten kurtarmak, zikir olur mu yoksa yalnız kelime-i tevhid söylemek mi zikirdir?
Cevap: 
İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının ikinci cild 46. mektupta buyuruyor ki: Zikir demek, kendini gafletten kurtarmak demektir. Gaflet, Allahü teâlâyı unutmak demektir. Zikir, yalnız (Kelime-i tevhidi) söylemek ve tekrar tekrar (Allah) demek değildir. Her ne şekilde olursa olsun, kendini gafletten kurtarmak, zikir olur. O hâlde, İslâmiyetin emirlerini yapmak ve yasaklarından sakınmak, hep zikirdir. İslâmiyetin emirlerini gözeterek yapılan alış-veriş zikirdir. İslâmiyete uygun olarak yapılan nikâh, talâk [boşanma] zikir olur. Çünkü, bunları yaparken, emirlerin, yasakların sâhibi hep hatırlanmaktadır. Yani gaflet gitmektedir. Şu kadar var ki, Allahü teâlânın isimleri ve sıfatları ile yapılan zikir, çabuk tesir eder ve sevgisini hâsıl eder ve çabuk kavuşturur. Emirlere, yasaklara yapışmakla hâsıl olan zikir, böyle değildir. Bununla beraber, böyle zikirlerden bazısının da, çabuk netice verdiği, pek az olarak görülmüştür. Muhammed Behâeddîn-i Buhârî buyurdu ki, (Mevlânâ Zeyn-üd-dîn-i Taybâdî "kaddesallahü teâlâ sirrehül'azîz" ilim ile Allahü teâlâya vâsıl olmuştur). Bundan başka, isim ve sıfat ile yapılan zikir, İslâmiyete uymakla olan zikre sebep olur. Çünkü, dinin sâhibini tam sevmedikçe, her işte İslâmiyeti gözetmek çok güç olur. Tam muhabbeti elde etmek için de, isim ve sıfatla olan zikir lâzımdır. O hâlde, İslâmiyete uyarak zikir ile şereflenmek için, önce isim ve sıfatla olan zikir lâzımdır. Evet, cenâb-ı Hakkın lütfu ve ihsanı ayrıdır. Hiç sebep olmadan, dilediğini, dilediğine ihsan eder. Nitekim Şûrâ sûresinde, onüçüncü âyet-i kerimede mealen, (Allahü teâlâ, dilediğini seçerek kendine kavuşturur) buyruldu. (Tam İlmihal s. 903)

Hiç yorum yok

Yorumlarınızı ve fikirlerinizi bize gönderiniz. Sorularınız için dinimizislam2@gmail.com adresine mail gönderiniz.
BİZİM SAHİFE sitesi..

Önizleme