Page Nav

HIDE

Twitter

GRID_STYLE

Son yazılar:

latest

Evliyanın ruhlarının hâzır olması

Sual: Evliyanın ruhları her zaman hâzır olur demek, dinen uygun mudur? Cevap: Bu konu Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerine de sual ed...

Sual: Evliyanın ruhları her zaman hâzır olur demek, dinen uygun mudur?

Cevap: Bu konu Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerine de sual edilmiş ve bu zât cevabında buyuruyor ki:

"Kâdî-zâde Ahmed Efendi, Birgivî vasıyyetnâmesi şerhinde; 'Ervâh-ı meşâyıh hâzırdır, bilirler dese kâfir olur dediler' sözünü açıklarken; 'Zira, ruhların hâzır olması gaybdır. Gayba hüküm ettiği için kâfir olur' diyor. Görülüyor ki, küfre sebep olan şey, ruhların hâzır olacağına inanmak değil, ruhların hâzır olduğunu söylemektir. Ruhların hâzır olduklarını bilmediği hâlde, hâzırdır diyerek, gaybdan haber verdiği için kâfir olmaktadır. Allahü teâlâ hâzırdır ve nâzırdır. Böyle olduğunu bildirmek için, Allahü teâlâ, her zamanda ve her yerde hâzır ve nâzırdır derler. Hâlbuki, Allahü teâlâ, zamanlı ve mekânlı değildir. O hâlde, bu söz, görünüş üzere kalmaz, mecaz olur. Yani zamansız ve mekânsız, yani hiçbir yerde olmayarak, hâzırdır yani bulunur ve nâzırdır yani görür demektir.

Allahü teâlâ, sonsuz zamanlarda, hep hâzır ve nâzırdır. Hayât, ilim, kudret ve kelâm sıfatları zamansız ve mekânsız olduğu gibi, hâzır ve nâzır olması da, zaman ve mekân ile değildir. Allahü teâlânın sıfatlarının hepsi böyledir. Böylece, hiçbir şey, Onun gibi değildir. Meselâ, hâzırdır ve bu hâzır olmaktan önce, gâib değil idi. Bundan sonra, bir ölüm, cahillik olmayacağı gibi, gâib olmak da, olmaz. Çünkü sıfatları da, kendi gibi ezelî ve ebedîdir.

Melekler, Peygamberlerin, evliyanın ruhları, her kim nerede ve ne zamanda ve her ne hâlde çağırırsa, orada bulunur, yardım ederler. Hızır aleyhisselâmın, sıkıntıda olanların imdadına yetişmesi böyledir. Fahr-i âlemin, ümmetinin her birine, hele ölüm zamanında, imdada yetişmesi de böyledir. Azrail aleyhisselâm, ruh, can almak için her anda, her yere gelmesi de, böyledir. Her Mürşid-i kâmilin, talebesine yetişmesi de böyledir ki, bunlar zamanlı ve mekânlıdır. Ezeli ve ebedi olarak değildir. Devamlı da değildir. Allahü teâlânın hâzır olması ile, ruhların hâzır olması arasında çok fark vardır. Allahü teâlânın hâzır olması gibi, kimse hâzır değildir. Allahü teâlânın sıfatlarının hepsi de böyledir. Ne bir melek, ne bir nebi ve ne de bir veli, cenâb-ı Hakkın hiçbir sıfatına ortak değildir."

***

Sual: Herkes namaz kıldırmak için imam olabilir mi, imamlık yapabilmek için belli şartlar var mıdır? Kadınların imam olması sahih olur mu?

Cevap: (Nûr-ül-îzâh) şerhi haşiyesinde buyuruyor ki, (İmam olmak için altı şart lâzımdır). Bunlardan biri bulunmadığı bilinen imamın arkasında namaz sahih olmaz:

1- Müslüman olmak, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Ömer Fârûkun halife olduğuna inanmayan ve tevilini bilmeden miraca, kabir azabına inanmayan, imam olamaz.

2- Buluğ yaşında olmak.

3- Akıllı olmak. Sarhoş ve bunak imam olamaz.

4- Erkek olmak. Kadın, erkeklere imam olamaz.

5- Hiç olmazsa, Fatiha ile bir âyeti doğru okuyabilmek. Bir âyeti ezberlememiş olan ve ezberlese de, tecvid ile okuyamayan, nağme yapan, imam olamaz.

6- Özürsüz olmaktır. Özrü olan, özrü olmayanlara imam olamaz. Özür, bir yerinden durmadan kan akmak, yel kaçırmak, idrar kaçırmak, te ve fe harflerini tekrarlayarak okumak, sin harfini se, ra harfini gayn okumak, abdestsiz veya dirhemden fazla necasetli olmak ve avret mahalli açık olmaktır. Gözü ağrıyan, gözyaşı kesilmezse, özür sâhibi olur. Kulaktan, göbekten, burundan, memeden ağrı ile çıkan her sıvı da, devamlı akarsa, özür sâhibi olur. Adı geçen yerlerden ve yaradan çıbandan çıkan kan, irin ve sarı su, ağrı ile olmasa da, böyledir. Özürleri birbirine benzeyenler birbirlerine ve bir özürlü olan, iki özürlü olana imam olabilir. Malikide ve Şafii'de, özürlü olan, özürsüz olana imam olabilir. [Yara üstündeki merheme, sargıya mesh eden ve kaplama veya dolgu dişi olduğu için, Maliki ve Şafii "rahmetullahi teâlâ aleyhimâ" mezhebini taklid edenler özürlü sayılmaz.] (Tam İlmihal s. 249)

***

Sual: Eshâb-ı kiramdan bazılarına inanıp bazılarına inanmamak, İslâmiyete leke getirmez mi?

Cevap: Bu konuda İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında buyuruyor ki:

"Eshâb-ı kiramdan birine dil uzatan kimse, hepsini lekelemiş olur. Birine dil uzatan, hiçbirine uymamış olur. Aralarında birlik bulunmadığını söylemiş olur. Onlardan birini kötülemek, onun söylediklerine inanmamak olur. İslâmiyeti bizlere bildiren, onların hepsidir. Onların her biri adildir, doğrudur. Her birinin İslâmiyette bildirdiği bir şey vardır. Her biri âyet-i kerimeleri getirerek, Kur'ân-ı kerim toplanmıştır. Bir kısmını beğenmeyen, İslâmiyeti bildireni beğenmemiş olur. Böyle olan da, Cehennemden kurtulabilir mi? Bakara sûresi, seksenbeşinci âyetinde mealen;

(Kur'ân-ı kerimin bir kısmına inanıyorsunuz da, bir kısmına inanmıyor musunuz? Böyle yapanların cezası, dünyada, rezil, rüsva olmaktır. Ahirette de, en şiddetli azaba atılacaklardır) buyuruldu.

Kur'ân-ı kerimi hazret-i Osman topladı. Hatta, hazret-i Ebu Bekir ile hazret-i Ömer topladı. Görülüyor ki, bu büyükleri kötülemek, Kur'ân-ı kerimi kötülemeye kadar gidiyor. Allahü teâlâ, Müslümanları, böyle belaya düşmekten korusun! Şii alimlerinden birine; 'Kur'ân-ı kerimi, hazret-i Osman toplamıştır. Onun toplamış olduğu, bu Kur'ân için ne dersiniz?' diye sorulunca, 'Ona bir kusur bulmakta, hiç fayda göremem. Çünkü, Kur'ân-ı kerime dil uzatılırsa, din yıkılır' dedi.

Aklı olan kimse, Peygamber efendimizin vefat ettiği gün, Eshâb-ı kiramın hepsinin, yanlış bir kararda birleşeceklerini söyleyemez. Hâlbuki o gün, Eshâb-ı kiramdan otuzüçbin adedi, hep birden, istekle ve severek hazret-i Ebu Bekri halife yaptı. Otuzüçbin Sahâbinin, yanlış bir işte, söz birliği yapması, olacak şey değildir. Nitekim, Peygamber efendimiz;

(Ümmetim yanlış bir iş üzerinde, söz birliği yapmaz!) buyurmuştu.

Peygamber efendimizin Eshâbının arasında olan ayrılıklar, nefsin isteklerinden değildi. Onların bütün istekleri, İslâmiyete uymaktı. O büyüklerin hiçbirini, dilimizle incitmemeliyiz. Her biri için hep iyi söylemeliyiz. Ehl-i sünnetin en büyük âlimlerinden imâm-ı Şafii hazretleri;

"Allahü teâlâ, ellerimizi, o kanlara bulaştırmadı. Biz de dillerimizi bulaştırmayalım" buyurdu."

Hiç yorum yok

Yorumlarınızı ve fikirlerinizi bize gönderiniz. Sorularınız için dinimizislam2@gmail.com adresine mail gönderiniz.
BİZİM SAHİFE sitesi..

Önizleme