Page Nav

HIDE

Twitter

GRID_STYLE

Son yazılar:

latest

İbadetleri, neşeli olarak yapmalıdır

Sual: Din kitaplarında, (ibadetleri gücünüz yettiği kadar ve neşeli olarak yapınız) deniyor. Bundan maksat nedir, neşeli olmayan kimsenin, i...

Sual: Din kitaplarında, (ibadetleri gücünüz yettiği kadar ve neşeli olarak yapınız) deniyor. Bundan maksat nedir, neşeli olmayan kimsenin, ibadetleri terk mi etmesi gerekir?
Cevap: 
Hadis-i şerifte; (İbadetleri takat getireceğiniz kadar yapınız. Neşe ile yapılan ibadetin kıymeti çok olur) buyuruldu. Beden istirahat edince, ibadetler zevk ile yapılır. Beden ve zihin yorgun iken yapılan işten usanç hasıl olur. Yorgunluğu gidermek için, ara sıra mubah olan şeylerle, bedene neşe getirmelidir. İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki:

"Çok ibadet yapınca, beden yorulur, hareket etmek istemez. Bu zaman uyumakla veya salihlerin hayat hikâyelerini okumakla yahut mubah olan eğlencelerle bedeni neşelendirmeli. Böyle yapmak, usanarak ibadet yapmaktan efdaldir."

İbadet yapmaktan maksat, hem nefisle cihad ederek, nefsi terbiye etmek, hem de, kalbe ferahlık getirmek, kalbi Allahü teâlâya bağlamak içindir. (Namaz, insanı kötü ve çirkin işler yapmaktan korur) buyuruldu. Severek, neşe ile kılınan namaz böyle olur. Bu neşeyi hasıl etmek için, nefsin mubahlardaki arzularını, ihtiyaç olduğu kadar, yerine getirmek lazım olur. Böyle yapmak, İslâmiyete uymak olur. İbadetlere sebep olan mubahlar da ibadet olur. (Âlimin uykusu, cahilin ibadetinden hayırlıdır) hadis-i şerifi, bunun şahididir. Uyuklayarak, teravih namazı kılmak mekruhtur. Uykulu hâl gidince, neşe ile kılmalıdır. Uyuklayarak kılınan namazda gevşeklik ve gaflet hasıl olur.

Ancak bunları yanlış anlamamalıdır. Yorgunluk ve usanç hasıl olduğu zaman ibadet tehir edilir, terk edilmez. Farzları özürsüz terk etmek büyük günahtır. Kaza etmek farz olur. Vacipleri de kaza etmek vacip olur. Sünnetleri terk eden, bunların sevabından mahrum kalır. Özürsüz terk etmeyi âdet ederse, bu sünnetlere mahsus olan şefaatten mahrum kalır.

Yorgun, hâlsiz, neşesiz olmak, farzları vaktinden sonraya bırakmak için özür olmaz. Vaktinden sonraya bırakmak günahından ve azabından insan kurtulamaz. Farzlara ve haramlara ehemmiyet vermemenin küfür olduğu, imanı giderdiği, akait kitaplarında bildirilmiştir. Bu sebeple, ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları fıkıh ve ilmihal kitaplarını okuyup, imanı, farzları, haramları iyi öğrenmeli ve yakınlarına da öğretmelidir.

***

Sual: Namazın farzları olduğu gibi, orucun da farzları var mıdır?
Cevap: 
Orucun farzı üçtür bunlar:
1- Niyet etmek.
2- Niyeti, niyetin ilk ve son vakitleri arasında yapmak.
3- Fecr-i sâdık, yani tan yeri ağarmasından, güneşin batmasına kadar olan zaman içinde, orucu bozan şeylerden sakınmaktır.

***

Sual: İftarda acele etmeli deniyor. Bu aceleden maksat nedir, ne yapılır ve nasıl hareket edilirse acele edilmiş olur?
Cevap: 
İftarı acele etmek ve sahuru, fecrin ağarmasından önce olmak şartı ile geciktirmek sünnettir. Resûlullah efendimiz, bu iki sünneti yapmaya çok dikkat ederdi. Dürerde deniyor ki:

"Seher vaktinde yenilen yemeğe sahur denir. Seher vakti, gecenin son altıda biridir."
Sahuru geciktirmek ve iftarı çabuk yapmak, insanın aczini gösterdiği için sünnet olmuştur. İbadet, acz ve ihtiyacı göstermek demektir. Nûr-ül-îzâh kitabında;
"Bulutsuz gecelerde iftarı çabuk yapmak müstehabtır" deniyor. Bu kitabın şerhinde de;
"Bulutlu gecelerde orucun bozulmasından korunmak için, ihtiyatlı davranmalı yani iftarı biraz geciktirmelidir. Yıldızlar görünmeden önce iftar eden, acele etmiş olur" denilmektedir. Tahtâvîde ise;
"Orucu namazdan önce bozmak müstehabtır. Bahr kitabında ve ibni Âbidînde denildiği gibi, iftarda acele etmek, yıldızlar görülmeden önce, iftar etmek demektir" denilmektedir. Akşam namazını da, bu vakitte, yani erken kılmak müstehabtır. Güneşin battığı iyi anlaşılınca, önce Euzü ve Besmele okuyup;

(Allahümme yâ vâsi'al-magfireh igfirlî ve li-vâlideyye ve li-üstâziyye ve lil-müminîne vel müminât yevme yekûmülhisâb) denir. Bir iki lokma iftarlık yiyip;

(Zehebezzamâ vebtelletil-urûk ve sebe-tel-ecr inşâallahü teâlâ) denir ve yemeğe başlanır. Hurma veya su, zeytin yahut tuz ile iftar edilir. Sonra, camide veya evde, cemaatle akşam namazı kılınır. Bundan sonra, akşam yemeği yenir. Sofrada yemekleri yemek, bilhassa ramazanda uzun süreceğinden, akşam namazının erken kılınması ve yemeğin, acele etmeyerek, rahat yenmesi için, az bir şeyle iftar edip, yemeği duadan ve namazdan sonra yemelidir. Böylece, oruç erken bozulmuş, namaz da erken kılınmış olur. Yukarıdaki iftar duasının manası;

"Açlık zamanı bitti. Damarlarımızın suya kavuşması vakti geldi. İnşâallah sevap hasıl oldu" demektir.

Hiç yorum yok

Yorumlarınızı ve fikirlerinizi bize gönderiniz. Sorularınız için dinimizislam2@gmail.com adresine mail gönderiniz.
BİZİM SAHİFE sitesi..

Önizleme